Hediyeyi sevgi lisanı yapan kalpten gelmesi ve ardındaki duygusallık
14 Şubat Sevgililer Günü yaklaşıyor. Sevgilerini tabir etmek isteyen pek çok çift bu özel gün için hazırlık yapıyor. Sevgiyi tabir etmenin tek formunun armağan vermek olmadığını belirten uzmanlar, sevilen şahsa verilebilecek en değerli armağanın sevgi, şefkat, yakınlık, ilgi ve kaliteli vakit olduğunu vurguluyor. Hediyeyi sevgi lisanı yapan şeyin, ona harcanan para değil, kalpten gelmesi ve gerisindeki duygusallık olduğunu belirten uzmanlar, “Bu duygusallığı aktarmanın da ikram dışında pek çok yolu vardır. Gerçekten her insanın sevgi lisanı de farklıdır ve kendi sevgi lisanı neyse, sevgisini nasıl gösteriyorsa kendisine de o denli davranılması, çoğunlukla en çok mutlu edecek yoldur.”diyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy, Sevgililer Günü hasebiyle yaptığı değerlendirmede özel günlerin bağlantılardaki yeri ve ehemmiyetine değindi.
Sevginin tek söz biçimi ikram değildir
Bu özel günlerde ikramın öne çıktığını kaydeden Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Sevgililer Günü, yıldönümleri üzere özel günlerde ikram çılgınlığına düşmeye gerek yok. İkram vermek sevgi tabir biçimlerinden biri olabilir ancak sevginin tek söz biçimi bu değildir. Üstelik bir münasebette olumlu hislerin söz edilmesi, yalnızca bir gün ile de sonlandırılmamalıdır. Sevdiğiniz şahsa verebileceğiniz en pahalı ikram aslında çok kolaydır; ilgi ve kaliteli zaman… Öbür 364 gün sevgi ve şefkatin, yakınlığın eksik olduğu bir münasebette, sevgililer gününde en değerli hediyeyi almanız bu eksikliği kapatmayacaktır.” diye konuştu.
Hediyenin manası nedir?
Hediye vermenin, yalnızca maddi bedeli olan bir şeyi diğerine sunmak da olmadığını vurgulayan Çiğdem Demirsoy, “Hediyenin manası; karşınızdaki şahsa onu düşündüğünüzü ve kıymet verdiğinizi, keyifli olmasını dilek ettiğinizi, onun için bir şeyler yapmak ya da bir şeyler vermek istediğinizi söz eder.” dedi.
Deneyimsel armağanlar daha memnun ediyor
Küçük, üzerinde düşünülmüş sürprizler ya da el emeğiyle hazırlanmış ikramların bu manada değerli olanlardan çok daha pahalı olabileceğini vurgulayan Çiğdem Demirsoy, “Önemli olan, karşınızdaki kişiyi neyin gülümseteceğini bulmak, onu önemsediğinizi, onun hakkında düşündüğünüzü göstermektir. Toplumsal psikoloji araştırmaları da, değerli maddi kıymeti olan objelerden çok birlikte vakit geçirmeyi sağlayan deneyimsel ikramlar sunmanın insanları daha fazla keyifli ettiğini söylüyor. Sevdiğinize vaktinizi ayırmanız, birlikte olumlu bir anı yaratma bahtını ona vermeniz çok para ödeyerek satın alacağınız şeylerden çok daha pahalı bir ikramdır. Bu nedenle satın alma tuzaklarına kapılmak da yersizdir.” diye konuştu.
Hediye alıp vermek bağları ve ilgileri güçlendirir
Hediyenin münasebetleri geliştirmedeki rolüne de işaret eden Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Hediye, vereni de alan kişiyi de keyifli eder, veren ve alan ortasındaki bağları güçlendirerek bağlantıları geliştirir. İnsanlık tarihi boyunca birbiriyle bağ kurmak, olumlu bir münasebet yaratmak için beşerler birbirine ikram veriyordu, eski çağlarda bile kabilelerin kendilerince bedelli olan şeyleri birbirine sunması gibi…”diye konuştu.
Hediye alma ve vermenin nörokimyasal temelleri de var
Günümüzde bilimsel çalışmaların armağan alma ve vermenin toplumsal bir davranıştan öte nörokimyasal temelleri de olduğunu ortaya koyduğunu kaydeden Çiğdem Demirsoy, “Hediye verme ve alma davranışı sırasında beyinde gözlenen aktiviteler, kimyasal değişimler olduğuna işaret ediyor. Zürih Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, birisine bir şey verme konusunda plan yapmanın bile beyinde dopamin salınımına yol açtığını, münasebetiyle haz duymayı sağladığı ve bağlılığı güçlendirdiği söyleniyor.” dedi.
Hediye alan kişinin reaksiyonu bizi sevindirir
Hediye kavramının nezaket ve empati üzere ögeleri içinde taşıdığını kaydeden Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Birisinden ikram aldığınızda nasıl hissettiğinizi ve hediyeyi veren siz olduğunuzdaki hislerinizi tahayyül edin. Hediyeyi alan kişinin yansısını görmek bizi sevindirir, minnettarlığını tabir ettiğinde sevildiğimizi hissederiz, güzel bir şey yaptığımızı düşünerek tatmin duyabiliriz. Karşımızdakinin hoşlanacağı bir şeyi yaptığımızda duygusal zekânın en temel ögelerinden biri olan empatiyi uygulamış oluyoruz. Karşımızdakinin bakış açısını dikkate almak ve faal olarak ilgilenmek toplumsal açıdan da nazik bir davranıştır. Bu davranışın fark edilmesi de davranışın mükafatıdır, diğeri için hoş bir şey yapmanın hazzını yaşarız. Hediyeyi sevgi söz biçimi kılan da sevgi, ilgi, şefkat, özveri, nezaket, empati üzere bu ögeleri içinde taşımasıdır. Bu nedenle yalnızca sevgililer günü üzere bir vesileyle, sevgiden çok sorumlulukla alınan bir ikram, veren kişiyi de alanı da memnun etmeyecektir.” diye konuştu.
Sevginin lisanı herkeste farklıdır
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy, kelamlarını şöyle tamamladı:
“Hediyeyi sevgi lisanı yapan, ona harcanan para değildir, kalpten gelmesi ve gerisindeki duygusallıktadır. Bu duygusallığı aktarmanın da armağan dışında pek çok yolu vardır. Hakikaten her insanın sevgi lisanı de farklıdır ve kendi sevgi lisanı neyse, sevgisini nasıl gösteriyorsa kendisine de o denli davranılması çoğunlukla en çok mutlu edecek yoldur. Kimi armağan alarak, kimi yardım-hizmet etme üzere davranışlarla, kimi kelamla, kimi dokunarak farklı biçimlerde sevgisini gösterir. Bu manada; kendini ve karşısındakini tanımak, sevgi lisanlarında farklılıklar varsa bunu keşfederek birbirinin lisanını kullanmayı öğrenmek münasebette kopuklukları, yanlış anlamaları, hayal kırıklıklarını önleyecek ve alakayı geliştirecektir. İlgi ve dikkatin tam olduğu kaliteli vakit, bunun anahtarı. Bu sayede birbirinin dünyasını tanımak mümkündür. Karşımızdaki nasıl bir insan, neyi yapmaktan hoşlanır neyi yapmaktan hoşlanmaz, onu ne keyifli eder… Sahiden “dinlemek” için efor harcanırsa bunu anlamak güç değildir.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
